Regresyon uygulaması korkulacak bir şey değildir, aksine en kolay, en rahat, en çözümleyici terapidir. Bu terapi türünün 1981’de, kazara keşfedildiğini söyleyebilirim. Regresyon uygulamasının ele aldığı temel konu olan reenkarnasyon, varlıkla ilgili olduğu için hiçbir dinle çelişmez; bilimle çelişmez çünkü bilim daha onu inceleme aşamasına gelmemiştir. Felsefelerle çelişmez çünkü tüm felsefeler aslında ruha bir açıklama getirmeye çalışırlar.

Reenkarnasyon bir inanç değil, bir doktrindir. Doktrin, tanımı gereği, incelenmesi gereken bir bilgi yekunudur ve bu incelemenin ve değerlendirmenin, kişisel olarak yapılması gerekir.
Regresyon uygulaması dünyanın birkaç farklı yerinde neredeyse eşzamanlı olarak başladı. Amerika’da birkaç kişi, Hollanda’da bir kişi, İngiltere’de üç kişi ve öğrendiğime göre, Türkiye’de de en az iki kişi bunu aslında zaten yapmaktaymışlar.
Çeşitli konferanslarda biraraya gelen psikologlar, özellikle de birtakım trans teknikleri kullanan psikologlar birbirleriyle tartışırlarken, “Bir hastamda şöyle bir şeyler görüyorum ve şunu sorduğumda şunlar oluyor,” “Aa ben de öyle” diyerek birbirleriyle fikir alışverişinde bulunurlarken benzer vakaları incelediklerini görüp 1981 yılında geçmiş yaşam regresyon uygulaması için kısa adıyla APRT adlı birliği kurdular. Bu birliğin amacı tekrardoğuşu ve regresyon uygulamasını, özellikle de regresyon uygulamasının gerçekten işe yaradığını dünyaya anlatmaktı.
Regresyon uygulamasının işe yaraması bir mucize değildir. İşe yaramaktadır çünkü bizler pek çok korkumuzun altında yatan sebebi bu terapi sayesinde açığa çıkartmaktayız. Pek çok hayatta bizler hep korku içinde yaşadık. Bu korkuların çoğu çok temel konulardı: “Hayatta kalabilecek miyim? Açlıktan ölür müyüm?” Fakat insanlık tarihinin geçirdiği tüm bu gelişimden sonra şu an burada bulunan sizler, yani hepimiz bilincimiz açısından bakıldığında çok geliştik; ne yapabileceğimizi ve gerektiğinde bize şifa verecek olan kaynağa nasıl ulaşabileceğimizi artık biliyoruz. İşte regresyon uygulaması bunu yapmak için gerekiyor. Bu tür bir işi yapmaya, yani regresyon uygulaması yapmaya niyetlenecekseniz her şeyden önce, çok yoğun duygularla başa çıkacağınızı bilmeniz gerekir; anlayacağınız, regresyon terapisti olacaksanız bol miktarda kağıt mendil bulundurmanız gerekecek.
Bu uygulama tamamen varlıkla, ruhla ilgilidir. Varlık, hayattan hayata taşıdığımız şeydir. İlk bedenlenişimizden şu anki bedenlenişimize kadar olan süre içinde bütün yaşadıklarımızın duygusal yükünü taşıyan şeyle ilgilidir. Araştırmaların gösterdiğine göre, bizlerin tek bir mesele, örneğin bir güven meselesi üstünde çalışıp sonuçlandırması on ila yirmi yaşam almaktadır fakat tabi ki “Güven üzerinde çalıştım, şimdi biraz ara vereyim, sonra başka bir şekilde devam ederim…” tarzında bir süreç değildir bu. Bizler şu anki hayatlarımızda seçimlerimizin sonuçlarını yaşıyoruz. İçine doğacağımız aileleri bizler seçtik. Kimlerle evleneceğimize ya da evlenmeyeceğimize biz karar verdik; çocuklarımızı bizler seçtik, çocuklarımız bizleri seçti.
Peki ama niçin geri geldik? Bu kadar zorlukla, bu kadar endişeyle dolu hayatlara geri dönmeyi niçin seçtik? Bizi geri getiren şey karmadır, başka bir deyişle, ruhal varlığımızdaki yara. Ruhsal varlığımızdaki yaraları şu an bildiklerimizle değiştirebileceğimizi bildiğimiz için buradayız çünkü bilinçlerimiz şu an olabilecek en iyi düzeydedir ve geçmişteki tüm yaralar, tüm korkular ulaşılıp halledilebilecek durumdadır.
Karma, “sadece eylem” anlamına gelen Sanskritçe bir sözlüktür. Karma dengeyi arar. Bu denge tam bir denge olmalıdır, yani bağlanma içermeyen bir bağlanmama hali. Geçmiş yaşamlarda da, bu hayatta da pek çok şeyin dengesi bozulmuştur. Bizler, özellikle ilişkiler konusunda pek çok dengesizlikler yaşarız. İlişkilerden ilişkilere geçeriz fakat başkalarıyla ilişkiler hayatlarımızda çok büyük önem taşımasına rağmen, temelde çok önemli olan yalnızca iki ilişki vardır. Bunlardan biri kendimizle ilişkimizdir, diğeri de -O’na hangi adı veriyorsanız artık- Tanrı ile ilişkimiz. Bu iki ilişki arasındaki denge kurulduğunda, diğer herkes ve her şeyle olan ilişkimiz de doğal olarak dengeye kavuşacaktır; işte ancak o durumda iken taciz, sömürü veya normal olanların dışındaki bağımlılıklar söz konusu olmaz.
Regresyon uygulaması sizi dengeye sokar. Tüm geçmiş yaşamlardan bugüne taşınmış olan acıları, yaraları bir denge haline kavuşturur. Regresyon terapistleri hastalarının hayatlarında mucizeler yaşandığından söz edebilirler fakat bu mucizelerin sebebi regresyon uygulaması değildir. Sebebi, kendisini neredeyse beş yüz hayat sonra ilk kez gerçek olarak deneyimleyen kişidir. Kişi ancak çok uzun hayatlar boyu taşıdığı bir temel meseleyi regresyon uygulaması sırasında çözdüğünde gerçekten bambaşka biri haline gelir. Tekrar soruyorum: Niçin buradayız? Daha önce olanları dengelemek için. Fakat burada oluşumuzun sebebi sadece sorunları çözmek değildir. Burada olma amacımızı anlamak için de buradayız. Ve acı çekmek, bu sürecin en büyük tetikleyicisidir.
Hepimiz mutlu olmak için buradayız ama korkularımız olduğu için, çok sayıda şeyden korktuğumuz için hiçbirimiz mutlu değiliz; mutluluğu satın almaya çabalıyoruz sadece. Regresyon uygulaması mutlu olmamızı engelleyen nedenleri bulmamıza yardımcı olur. Bilinçli zihin karar vermeye yarar; bunlar ne yiyeceğimiz, ne giyeceğimiz gibi basit kararlar da olabilir ya da geleceğinizi ve hatta gelecek yaşamlarınızı etkileyecek karmaşık kararlar da olabilir. Örneğin, on sekiz yaşında bir genç kız gebe kalır, kürtaj yaptırır, kendini ve erkek arkadaşını affettiğini söyler ama aslında bilinçaltında kendini de onu da affetmemiştir ve bir süre sonra kanser olur. Bu türden kararlar öyle derinden alınırlar ki, fiziksel beden bu kararlardan duygu düzeyinde etkilenir ve bu duygular kendilerini bir biçimde bedende gösterirler; bu ortaya çıkış ya bedenin içinde ya bedenin üstünde ya da bedenden dışarıya doğru gerçekleşir. Alınan tüm bu kararların arkasındaki duygular ve deneyimler varlıkta saklanmaktadır. Ruhsal varlık, tanrısal olan yanımızdır ve aslında, yapısı gereği, hür olmalıdır. Bu parçaya, yani varlığa giden bir kapı açtığımızda, herhangi bir yaranın sebebine ulaştığımızda şu anki ıstırabımızın sebebine de ulaşmış oluruz. Zihnin bilinçaltı denen kısmı tüm duygularımızı, yaşam senaryolarımızı, davranış kalıplarımızı, tüm bahanelerimizi ve kendimize sürekli olarak tekrarladığımız, örneğin “Hiç güzel değilim,” “Kimse bana önem vermiyor,” “Yeterince iyi biri değilim,” gibi mesajları saklar. Bilinçaltı bunları birer anı olarak saklar ama sizler her gün, sakladığınız bu mesajlara göre davranırsınız. Ve bunlar sizi her gün ve her an kişiliğinizde, davranışlarınızda etkilemeye devam ederler. Regresyon uygulaması tüm bunlara erişir ama bunları tek başına temizleyemez çünkü bunların kabullenilmesi ve affedilmesi gerekir. İlk affetmeniz gereken kişi de sizsiniz.
Pek çok insan kendisini bir geçmiş yaşam terapistine teslim edip geçmiş yaşamlarını incelemek istemez, bu konuda tereddüt eder çünkü ortaya çıkabilecek olan kötü anılardan ürkmektedir. İçiniz rahat etsin, hepimiz ortalama olarak en az beş yüz yaşam yaşadık. Öldük, öldürdük, akla hayale gelebilecek her kötü olaya dahil olduk, çaldık, çırptık fakat tüm bunlar esnasında geliştik. Zihnin evrimi, gelişimdir. İnsan türü de hayli büyük bir gelişim geçirdi. Dünya nüfusunun büyük oranı giderek artık kadınlardan oluşmaya başladı. Yaklaşık otuz ila altmış yıl içinde bu oran büyüyecek. Ve kadınlar sayesindedir ki artık dünya eskisi gibi savaşlara gidemeyecek. O zaman geldiğinde ben burada olmayacağım ama durumun çok iyi olacağını, şimdiden söyleyebilirim.
Korkular ancak bilgiyle uzaklaştırılabilir ve bilgi artık elimizde. Bilgi sayesinde yaşamı sevgi ile ele alabiliriz. Dolayısıyla, bu yeni terapinin sağladığı bilgiler bize bu konuda yardımcı olacaktır. Yeni uygulama, diyorum çünkü yaklaşık yirmi yıllık geçmişi olan bir çalışma türüdür bu. Bu yeni uygulamanın sınırlarının ve parametrelerinin neler olduğuna, nelerden oluştuğuna dair veriler işte bu yirmi, yirmi beş yıl içinde biraraya gelen psikologların, geçmiş yaşam terapistlerinin ve araştırıcılarının topladıkları verilerden oluşmaktadır. Ancak bu verilerin toplanıp değerlendirilmesinden sonradır ki, 90’lı yıllarda ABD’de bir eğitim kursu düzenledik.
Bu eğitim kursu oluşturulduktan sonra yine pek çok deneme/yanılma sürecinden geçilip bu kurs daha iyi bir hale getirildi. Şu an Amerika’da geçmiş yaşam terapisti sertifikası verebilen, kısa adıyla IBRT denilen kuruluş var. IBRT tarafından sertifikalandırılmış (Haziran 2006 itibariyle, RM notu) 129 terapist var. Bu sayı küçük bir sayıdır. Geçtiğimiz yıl Dr. Janet Cunningham ile birlikte bir eğitim kursu vermek için İstanbul’a davet edildik. Oldukça yoğun, duygusal açıdan yoğun, zaman ve enerji açısından da oldukça tüketici bir kurs süreci yaşadık.
Şu an ülkenizde regresyon uygulamasından yararlanmak için başvurabileceğiniz on kişi var. Onlar bugüne dek ruhsal konulardaki sorularınıza yanıt vermeye çalışıyorlardı ama artık regresyon danışmanlığı da yapıyorlar. Elinizin altında normal terapistler zaten vardı ama ancak beklentilerinizi yatıştırıyorlardı. Fakat şimdi bu on kişi, zaten ruhsal konularla ilgili olarak çalıştıkları içindir ki, yaşamdaki acının sebebine kolaylıkla inebiliyorlar. Bu on kişi sertifika alma süreçlerine başlamış durumdalar. Bu biraz uzun sürebilir ama sonuçta sertifikalarını alacaklar. Dolayısıyla tüm çabaları, insanların bu yönüne hizmet etmek amacını taşıyor.
Ruhsal varlığın gelişimi, ruhsal varlığın tekamülü için buradayız. Fakat insan ilk olarak kendisiyle temasa geçmeli, kendisiyle ilişki kurmalıdır ve bunun gerçekleşebilmesi için, engellerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Geçmiş yaşam regresyonu uygulaması işte bu engelleri ortadan kaldırmak konusunda işe yaramaktadır.
Comments